24 Haziran 2014 Salı

Barones konuşuyor...

Şu ara zihnimin içi Jackson Pollock resimleri gibi olduğu için an itibariyle ne yazacağımı bilmiyorum. Bilinçakışı tekniği uygulayayım diyorum lakin bilinç donmuş olduğu için akmıyor, akamıyor. Adımı boş yere Barones koymadım. Tıpkı bir Barones gibi boş gezenin boş kalfasıyım şu sıra. Belki de bu yüzden bunca karmakarışık haller.

İnsan hep ertelemeler üzerine kuruyor hayatını. Ben de sürekli bloga yazmayı erteledim. Zihnim durulsun, işler yoluna girsin, huzuru bulayım falan filan... Sanki huzur saklı birşeymiş gibi aranınca bulunurmuş gibi... peh... Zihin asla durulmaz adamım... Asla... Hele de böyle daldan dala koşan bir zihnin varsa... Ve tuhaftır, ne kadar ertelersen işleri o kadar uzaklaşıp, bir o kadar da tembelleşiyorsun... İstiyorsun ki uzanıp kalasın, tavana gözlerini dikip öyle bitiresin hayatı... 

Yazmak zorunda mısın gibi gayet mantıklı bir soru yöneltilebilir. Elbette değilim. Ama yazarsam belki yeniden eski ben olabilirim diye plan yapıyorum. Ya da belki zihnim durulur. Şu karmakarışık düşünceleri güzelce istifleyip çekmecelere yerleştirebilirim. Mümkünse bu tabi. 

Deneyeceğim...